Bir kelebek kondu omzuma..
sonra göğsüme..
kalbimin attığı sol yarıma..
sevginin çiçek olup açtığı bir kırdı sanki aradığı.
buldu mu bilmiyorum..
göğsümde kanatlarını usulca kıpırdatışını izledim.
günler sonra bir geceyarısı evimin kapısını açıp düşümün odasına bağdaş kurduğum anda;
kanatları benek benek,
kahverengi kanatlı bir kelebek,
kahvemi yudumlarken konuvermişti omzuma.
Günler sonra eve dönen babasına sevinç gösterisinde bulunan bir çocuk gibiydi sanki..Bir gün olması muhtemel çocuğumu düşündüm..nasıl bağrıma basmazdım ki onu..
Bir an gecenin herkesin uyuduğu bu vaktinde
yağmurun ıslattığı toprak kokusu içime dolarken penceremden,artık uzak oduğumu düşündüm..
artık uzaktım çok uzaktım eski günlerden..eski düşlerden..çok uzak..
uzaktım çünki artık kimse kimseyi hesapsız sevmiyordu..artık kendimi anlatmaktan yorgundum..kirlenen bir dünyada masumiyetten ,renklerini yitirmiş bir yerde rengarenk düşlerden dem vurmanın tutulablir bir yanı yoktu...gülüşler sahte,söyleyişler dil lakırdısı..Tek duyduğum hayallerini yitirenlerin boşlukta sallanan anlamsız sözcüklerinin gökte çarpışmasından çıkan şangırtı..artık bende bir kelebekle konuşacak kadar masum kelimeler taşımıyordum dediğim anda içimde dolaşan sözcükleri duydum..
Desem ki:ey yalnız kelebek.ne uçarsın bu yalnız gecede;benim yalnız odamda..
bir kırgınlık mı..bir küskünlük mü..
bir söz bir müjde mi getirdin yoksa bana bilmediğim uzaklardan.
belkide içine birikmiş hüzünleri anlatabileceğin yufka bir yürekti aradığın..
benim yüreğim yufkadır..dinlerim seni..
varsa bir yaran sarmak,kalbine bir teselli çeşmesi akıtmak isterim.
ama şunu iyi bil-ki:ben yüce biri değilim..
dokunduğum yerlerde çiçek açmaz..
hem ben senini dilini bile bilmem ki.
hiç öğretmediler bana küçükken kelebekçeyi..
çiçeklerle konuşurdum eskiden..
tamam balıklarla söyleştiğim zamanlarda oldu..akvaryum camına çarpan balığın,
suyun içinde dağılan gözyaşlarının ne anlama geldiğini çok iyi bilirdim..
bazı sabahlar uyandığımda, suyun üstünde yüzen çaresiz ve cansız cesetlerini görürdüm..
duyardım o su damlası hüzün sözcüklerini..
ama kelebekçe..kelebekçe nasıldı ki..bilsem..
inan sana bende çok şey anlatırdım.
bende senin gibi yalnızdım.bende senin gibi içimde sözcükleri dolaşan mütebessim bir bakışa asla yok demezdim..ne mi derdim..
konuşmaya susamışım günlerdir..kendi kelimelerimle...içten ve hesapsız.. yüreğiyle konuşup yüreğiyle dinleyen mütebessim biriyle..çatık kaşlı eleştirel bakışlardan sıkıldım..gözleri tenkit etmek için bir ayrıntı arayan insanlarla dolu dünya...kimse bilmiyor artık birbirini nasıl hesapsız çıkarsız sevebileceğini.bunu yapabilenlerin nasıl yapabildiklerini sorarlar birbirlerine.hiçbirinin cevabı yoktur..çünki onların kısır tartışmalarında senin için bir taraf yoktur..ya ikiside hakıldır..yada ikiside haksız.bilmem bir kelebeğin ömrü bunu anlamaya yeter mi ki..bir kelebek ömrü bunları anlamak için çok kısadır bilrim..çünkü bu yazıyı yazarken verdiğim bir arada.oturduğum yerde senin cesedine rastladım..ya odada yanmakta olan sobanın ateşine değmişti kanadın..ya da anlattıklarım ağır gelmiş ve ölmüştün...
artık bir kelebek uçmuyordu odamda..bu gece kendimle söyleşilerime şahit olmuş son tanık ölü bir kelebekti..aslında bir çok zaman bir çok kez böyle sırdaşlarım olmuştur..bir vapurda bir otobüste yada gittiğim yabancı bir şehrin kalabalık bir caddesinde..ayaküstü söylemişimdir beynimden geçenleri..ve bir daha asla karşılaşmama temennisiyle ters yollara sapmış ayrılmışızdır..tıpkı kanatları yanmış bu yalnız kelebek