BELÂ
a-Belâ Kavramının Anlam Sahası:
‘Belâ’nın sözlük anlamı, denemek, yapmak, bitkin hale getirmek demektir.
Kur’an-ı Kerim'de daha çok denemek, sınamak, imtihan etmek anlamlarında kullanılmaktadır. Denenmek veya bir sınamaya uğramak insanı yıprattığından dolayı ‘belâ’ kelimesiyle ifade edilmektedir.
Aynı kökten gelen ‘belâya’ Türkçedeki belâ ve musibet anl----- gelir.
Dinin emirleri bir bakıma ‘belâ’dır yani sınamadır. Çünkü bazı diní emirler insan bedenine zorluk verir, insanların iyilerini ve kötülerini ortaya koyar. Şükredenler veya nankörlük edenler bununla belli olur. Zorluklara kim sabredecek, nimetlerin değerini ve sahibini kim bilecek? Bütün bunlar bir ‘belâ’dır-sınamadır.
İnsanlara verilen nimetler bir deneme amacına yöneliktir. “Yeryüzünün zinetleri (süsleri) insanların denenmesi içindir.” (11 Hûd /7)
Hayat ve ölüm, doğma ve yaşama birer sınamadır. (67 Mülk/2)
Rabbimiz, herkese farklı şeyler, farklı nimetler, farklı yetenekler vermiştir. Her bir insan farklı bir imkana sahiptir. Herkes kendine göre bir iş yapar veya mesleği yerine getirir. Aralarında müslüman olanı vardır, müslüman olmayanı vardır. Ancak Rabbimiz bütün insanları onlara verdiği nimet, kabiliyet ve imkanlarla denemektedir. (6 En’am/165)
Allah (cc) verdiklerinin karşılığını kulluk ve şükür olarak ister. Her bir nimetin teşekkür borcu, her bir kabiliyetin sorumluluğu vardır. Rabbimiz kişilere ve toplumlara bazen sıkıntı verir, bazen musibetler gönderir, bazen zorluklara ve darlıklara düşürebilir. Bunun sebebi onların akıllarını başlarına almalarını, yanlış yolda olanların düzelmelerini ve isyan içerisinde olanların Allah’a itaate dönmelerini sağlamaktır. Bazen de müslüman kulların bir sıkıntı, bir musibet ve zorluklar verir, onu sabırla dener. Böylece onun daha çok sevap kazanmasını, derece yönünden daha çok yücelmesini sağlar. (2 Bekara/155-156)
Rabbimiz bütün insanları dener. Herkesin denenme şekli ve araçları farklı farklı olabilir. İyi insanlar sabırla ve Allah’ın dinine yardımla; kötü insanlar hidayete, iyiliğe, Allah yoluna davetle sınanırlar. Başına ‘belâ’nın, yani imtihanın nereden geldiğini anlayanlar onun gereğini yaparlar. Böyle bir denemenin karşısında mü’min olanlar sabrederler, Rablerine tevekkül ahlâkı kuşanarak O’na teslim olurlar.
b-Peygamberlerin Denenmesi:
İnsanlar arasında en fazla denemeye (belâ’ya) peygamberler uğratıldılar. Allah yolunda hiç kimsenin dayanamayacağı eziyet ve sıkıntılarla karşılaştılar. Azgın düşmanlarla, anlamaz ve inatçı topluluklarla, hasetçi kişilerler yıllarca uğraşmak zorunda kaldılar. Onlar bu denemeleri başararak daha büyük makamlara ulaştılar.
Rabbimiz bazen sevdiği toplulukları da benzer denemelere tabi tutar. Hz. Musa (as) ve kavmi (israiloğulları); firavunun baskı ve zulmüyle denenmişti. Firavun, zulmünü, baskısını ve sömürüsünü onların erkeklerini ve çocuklarını öldürmeye kadar götürmüştü. Şüphesiz bu ve Hz. Musa (as)’nın onu tanrılık davasından ve bu zulümlerden vazgeçirme mücadelesi bir deneme idi. (7 A’raf/141. 14 İbrahim/6)
Allah (cc) Hz. İbrahim’i bile bir takım kelimelerle denemişti. “Hani Rabbi, İbrahim’i bir takım denemelerden geçirmişti. O da bunları tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim’e ): ‘Seni şüphesiz insanlara imam (önder, kılavuz, nur) kılacağım’ demişti. (İbrahim); ‘Ya soyumdan olanlar ?’deyince (Allah): ‘Zalimler benim ahdime erişemezler’ demişti.” (2 Bekara/124)
Bilindiği gibi İbrahim (as) ateşe atılmak, oğlunu kurban etmek, Kâbe’yi yapmak gibi sınamalardan geçirilmişti.
Süleyman (as) kuşların mantığını (konuşmalarını) anlayabiliyor, cinleri, şeytanları ve rüzgârı emrinin altına alabiliyordu. Çok büyük bir mülkü ve dünyalık gücü vardı. Allah (cc) bütün bu nimetlerle onu denemişti. 0 da, bu nimetlere karşı aynen şöyle demişti:
“... Rabbim, bana, ana ve babama verdiğin nimete sükretmemi ve razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat.” (27 Neml/19) Kur’an, bir başka âyette, yine deneme anlmına gelen ‘fitne’ kelimesini kullanarak Hz. Süleyman’ın denendiğini ve tahtını üzerine bir ceset bırakıldığını söylüyor. (38 Sâd/34)
c-Mü’minlerin Sınanması:
Allah (cc) bütün müslümanları, onların arasında kendi yolunda sabırla cihad edenleri (kendi yolunda çalışıp-gayret edenleri) bilip ortaya çıkarıncaya kadar onları denemeye tabi tutacaktır. (47 Muhammed/31) Allah yolunda çalışma yalnızca kuru bir iddia ile değil; bizzat pratik faaliyetlerle olması gerekiyor.
Mü’minler bazen zorluklar, felaket çile ve sıkıntılarla karşılaşırlar. Vahye inanmayanlardan incitici sözler işitirler. Bazen hakları ellerinden alınır, bazen alay edilirler. Kimi zaman ambargoya uğratılırlar, kendilerine yüz verilmez. Hatta işkenceye uğrarlar. Malları, rahatları ve hatta canları bile gidebilir. Bütün bunlar onlar için şer gibidir. Bazen de Allah (cc) müminlere hayır yönünden nice şeyler nasib eder. Onlara dünyalıklar, imkanlar, rahatlıklar ve zaferler verebilir. Bütün bunların sebebi ‘belâ’ dır, yani denemedir. (21 Enbiya/35)
Allah (cc)’ın insanlar ve toplumlar için bir takım yasaklar ve sınırlar koyması, bazı hükümleri bildirmesi de bir imtihandır. Bakalım kim bu hükümlere uyacak? Kim bu yasakları çiğnemeyecek? (7 A’raf/163) Yeryüzünde süs ve geçimlik olarak yaratılan her şeyin yaratılış sebebi; hangi insanın daha güzel amel işleyeceğini, daha güzel davranışta bulunacağını denemek içindir. (18 Kehf/7)
Allah (cc), Hz. Muhammed’e (sav) Kur’an’ı hak olarak indirdi. Bundan dolayı O ve O’nun ümmeti insanlar arasında Allah’ın indirdiği ile hükmetmek durumundadırlar. Bunu yaparken Peygambere gelen haktan sapanların hevalarına, istek ve tutkularına uymazlar. Allah (cc) dileseydi insanlar aynı dine inanan tek bir ümmet olurlardı. İslâmdan başka din olmazdı. Ancak Allah (cc), insanlara gönderdiği Peygamberlerle ve ilâhí hükümlerle onları denemek istemektedir. (5 Maide/48)
d-İnsanların Denenmesi:
İnsanlar arasında yetenek, bilgi, mal ve makam yönünden var olan farklılıkların sebebi de yine ilâhí sınavın bir gereğidir. Allah (cc) insanlara verdiği bu gibi özelliklerle onları denemektedir. (6 En’am/I65)
İnsanlara emanet olarak verilen mallar ve canlar da birer deneme aracıdır. İnsan malı nerede kazanıp nereye harcamaktadır? Yine kendisine emanet edilen canı neyin uğrunda geçirmektedir? (3 Âli İmran/186)
Karmaşık bir sudan yaratılan insan Allah (cc) tarafından devamlı denenmektedir. Hayata gelişin amacı da budur. (76 İnsan/2)
Kur’an, nimet verilerek denemeye tabi tutulan nankör insanın yanlış tutumunu şu şekilde sergiliyor:
“Fakat insan, ne zaman onun Rabbi kendisini bir denemeden geçirse, ona bir ikramda bulunsa, onu nimetlere koysa; ‘Rabbim bana ikramda bulundu’ der. Ama ne zaman onu deneyerek, rızkını kıssa, hemen der ki: ‘Rabbim bana ihanette bulundu’.” (89 Fecr/15-16)
Mü’min insan, nimetin azlığının, veya çokluğunun bir deneme olduğunun şuurundadır. Bu yüzden nimet bol olduğu zaman şımarmaz, malı ile kibirlenip yoldan çıkmaz. Ni’met az olduğu zaman da Allah’a şikayette bulunmaz. O nankör değil, sükredici olmaya çalışır. Bilir ki, gecici olan dünya hayatı bir imtihan yurdudur. Bu hayatının devamını sağlayan her şey de bir sınama-imtihan aracıdır.
Bu sınavın hikmetini anlayanlar ve gereğini yapanlar kazanacaklardır.