“Ülü’l-elbab” tamlaması akıl sahipleri, akli selim olanlar, üstün akıl sahipleri olarak dilimize çevrilmiştir. Bu tamlamadaki “elbab” kelimesi bir şeyin özü, hakikatı manasına gelen “lüb” kelimesi çoğuludur. Ceviz, badem gibi yemişlerin içi gibi ifade eden bu kelime akıl içinde kullanılmıştır.
Kur’an-ı Kerimde olumlu manada kullanılan bu tamlamanın geçtiği ayetlere bakıldığında kelimenin temelinde bulunan mananın kendini gösterdiği görülür. Kur’an-ı sevkediliş gayesine uygun olarak anlayabilen, onun içindeki muhkem-müteşabihat konusunda, dini hükümlerin hikmetini anlama noktasında Allah Taalanın isteği doğru tavrı takınabilen ve kainat üzerinde cereyan eden olayları kavrayabilen kimselerin vasfı olarak yer almaktadır.
Ülü’l-elbabBU özellikleriyle kendi akıllarının bazı gerçeklere Peygamber (sav)’i , haşrı kabul etmeyenlerin karşısında yer alır.
Kur’an-ı Kerim hakkındaki şu ayet akli selim olanların özellikleri hakkında bizi bilgilendirmektedir. “(Rasulüm) Sana bu mübarek kitabı ayetlerini inceden inceye düşünsünler(tedebbür) ve akıl sahipleri(Ülü’l-elbab) öğüt alsınlar(tezekkür) diye indirdik. Bu ayette inceden inceye , gereği gibi düşünme diyebileceğimiz tedebbür,hasıl olan bilgiden istifade diyebilecegimiz tezekkür etme Kur’an-ı Kerim karşısında Ülü’l-elbabın tutumunu göstermektedir.
Bu kimselerle ilgili diğer ayetlere baktığımızda da ince anlayış ve bunun gereğince istifade , öğüt alma özelliği belirgin haldedir. Kainat üzerinde tefekkür , kurandaki kıssalardan ibret alabilme , kısasta hayatı görme bunlardır.
Kainat üzerindeki olayları kavrayabilme ve onlardan istifade etme özelliğine sahip olan bu kimseler, Allah Taalanın birliğini ve mükemmeliğini , ölümden sonraki hayatın , dünya hayatının geçiciliğini kainat üzerinden misallerle anlatıldığı ayetleri anlama kabiliyetleti yüksek olacaktır ve bunun sonucunda imanda yakine doğru adım atabilecektir.
İnce anlayış sahibi, anladığını kendi istifadesinde kullanabilen bu kimselerin diğer bazı özellikleri hakkında Ali İmran 190-195 ayetleri bizi aydınlatmaktadır.
Burada göklerin ve yerin yaratılmasında akıl sahipleri için ayetler (açık deli) olduğu belirtilmiş; peşinden onların her daim Allah’ı anan, göklerin ve yerin yaratılması hususunda tefekkür eden bunların boş yere yaratılmadığını itiraf edip Cenabı Hakkın yüceliğini tasdik eden , cehennemden dolayı Allah Taalaya sığınan, gönderilen elçinin çağrısına icabet eden, iyi kimselerden olma yönünde dua eden ve bu dualarına icabet edilen kimseler olarak geçmektedir. Sıhhatli bir düşünmenin ve olgun anlayışlı olabilmenin temel dinamiklerini göstermesi açısından bu ayetler oldukça mühimdir.
Diğer taraftan peygamberin melek olması gerektiği , normal insani vasıflarda olmaması gerektiği , kainatın boş yere yaratıldığı , Kur’anın sihir olduğu gibi düşünceye sahip olan ve dinden mahrum olan kimselerde kendilerince aklediyorlardı. Fakat Ülü’l-elbab kurtuluşa ererken onlar hüsrana uğramışlardır.
Sonuç olarak insanı diğer canlılardan ayıran akıl melekesini, insanın kendi yararına kullanabilmesi onun dünya ve ahiret saadeti için gereklidir. Ülü’l-elbab da Kur’anı Kerimde aklını gerektiği şekilde kullanabilen kimseler olarak sunulmuştur.