Ebu Cehil:
Lat ve Uzza'ya yemin ederim ki, eğer onu bu şekilde ibadet ederken görürsem ensesine ayağımı basarak yüzünü yere sürteceğim, demişti.
İslâmiyetin ilk zamanlarıydı. Müşrikler tarafından Müslümanlara büyük ezalar ve cefalarda bulunuluyordu. İslâm'ın ilk anlarından beri hep karşı çıkan ve özellikle güçsüz Müslümanlara var gücüyle düşmanlık edip onları ezen, hatta şehit eden Ebu Cehil ve müşrikler hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı.
Eziyet için fırsat kollayan Ebu Cehil yine içi kin dolu bir hâldeyken Kureyşlilere şu soruyu sordu:
Muhammed siz varken de ellerini yere koyup Allah'a secde ediyor mu?
Kureyşliler de ona:
Evet, dediler.
Ebu Cehil:
Lat ve Uzza'ya yemin ederim ki, eğer onu bu şekilde ibadet ederken görürsem ensesine ayağımı basarak yüzünü yere sürteceğim, demişti.
Bir gün Resulullah namaz kılıyordu. Ebu Cehil, ettiği yemini yerine getirmek için Efendimize (a.s.m.) doğru yöneldi. İçi kinle dolu, kendinden emin ve gururlu bir şekilde ettiği yemini yerine getirmek için Efendimizin (a.s.m.) boynuna basmak isterken birden bire herkes onun geri çekildiğini gördü. Ebu Cehil'e:
Ne oluyor, diye sordular.
Ebu Cehil hâlâ olayın etkisinde ve korkarak şu cevabı verdi:
Benimle onun arasında bir ateş hendeği vardı. Bazı kanatlar da gördüm.
Bu olaydan sonra Allah'ın Resulü (a.s.m.) şöyle buyurdu:
Eğer yanıma gelseydi melekler onu parçalayacaktı.
* * *
Yine Ebu Cehilin kabilesinden olan Velid ibni Muğire, Resul-i Ekrem'e (a.s.m.) vurmak için bir taşı alıp, secdedeyken yanına gitti. Birden gözleri kapandı. Efendimizi (a.s.m.) Mescid-i Haram da göremedi. Sonra geri döndü. Geri döndüğünde onu gönderenleri de göremiyordu, ama sadece seslerini işitebiliyordu.
Efendimiz (a.s.m.) namazını bitirinceye kadar gözleri bu şekilde kaldı. Ne zaman Efendimiz (a.s.m.) namazını bitirdi, onun da gözleri açıldı.