Resül-i Ekrem (s.a.a) her zamanki gibi meclisinde oturmuş ve dostları da
etrafında halka şeklinde, onu bir yüzük taşı gibi ortaya almışlardı. Bu arada
eski elbiseli fakir bir müslüman kapıdan içeriye girdi. İslami adetlere göre
herkes her hangi mevkide olursa olsun bir oturuma girince nerede boş yer bulursa
hemen oraya oturmalıdır. 'Benim canım şurasını istiyor' görüşüyle özel bir yere
oturmak gerekmez. O adam etrafına bakındı ve boş bir yer buldu; gitti oraya
oturdu. Tesadüfen ileri gelen zenginlerden birisinin yanına oturmuştu. Zengin
adam elbisesini toplayarak ondan bir az uzaklaştı. Bu hareketleri izleyen
Resul-i Ekrem (s.a.a) ona dönerek:
- Fakirliğinden sana bir şey geçer diye mi korktun?
- Hayır ya Resülallah.
- Servetinden ona bir pay düşer diye mi korktun?
- Hayır ya Resülallah.
- Elbiselerin kirlenir diye mi korktun?
- Hayır ya Resülallah.
- O halde niçin yanından uzaklaşıp bir kenara çekildin?
- Yanlış bir iş yaptığımı ve hata ettiğimi itiraf ediyorum. Şimdi bu hatamın
telafisi ve bu günahımın keffaresi olarak servetimin yarısını bu müslüman
kardeşime vermeye hazırım dedi. Çünkü ona karşı yanlış bir hareket yaptım. Beni
bağışlayın ya Resülallah.
- Eski giyimli adam: Fakat ben bunu kabul etmeye hazır değilim.
- Cemaat: Niçin?
- 'Çünkü bir gün beni de bir gururun sarmasından ve bir müslüman kardeşime, bu
gün bu şahsın bana yaptığı gibi, aynı hareketi yapmaktan korkuyorum' der.