Gölgeye su verseler kemikleşir mi,
Su verilip çelikleşen demirler gibi?
Ama kimdim ben boşluğumda,
Yerim, yurdum toprağım da yok
Ve de ‘suyum’ da!..
Dünden arta kalan bir rüyadayım,
Zemin memin yok ama yine de dardayım.
Uçsuz bucaksız vicdan nuriyetli aynalarda / bir gölge gibi
(Su su yor, su su yor su su yorum! Su sar mıymış gölge?)
Hep çağırılmaktayım her nedense?
Evrile - çevrile ‘çamurlarda’ döndürülerek kutup denen denize.
Demek ki sahipsiz de değilim,
Bu el?..
Su arıyorum su yok, toprak arıyorum toprak!
Bir hava kalıyor mesh edecek / mesh!
Ancak secde edecek ‘kıblem’ de yok,
Ellerimi bağlayacak gövdemde.
İşin ilginç yanı bu oyunda ben sobeyim de...
Gölgemin yere düşen ağırlığını bilene âşk olsun!
Hele ne sağım var ne solum.
Kökünden selam versin derim de,
Kötürüm olmuş boynum.
En nadide ‘bir sözüm’ var, o da en saklım,
Fakat halâ ‘avuçların’ diyor aklım!
Kesik kesik kaderden!
Geçmeliyim mi ben bu kederden?
Ne kedermiş be?!
Hallaca düşen pamuğun savrulup aşka gelmesi
Pervanenin ateşi alevlendirirken aşka gelmesi
Ama kendisini alevlere kaptırmaması gibi bir şey.
Hele o çekicin çiviyi döverken çivi aşka gelir ya
İşte öyle bir huşudan, sükuttan tragedya..
Farkettim şimdi bakışlarım bir sona ulaşmıyor.
Ne garip, duvarı da yokmuş gözlerimin
Yok üstelik alnımı yemin niyetine basacak bir zemin.
Ancak, var aklımda hala annesizliği ademin!
İşte tam bu ‘tek nokta’ çoğalmadan ve bu uykudan uyanmadan,
Getirin melekler gibi sinesini annemin
Ki; tabımdır o beni benliğimden ben yapan
(İman etmeseydik Rabbe, nasıl derdik annemize ‘anne’?!..
Ki; zira hiçbir zaman doğ-u-rulduğumuza şahid olmadık 'bir göz' hariç)
‘Düşün’ dedi düşündüm.
Artık ihtiyacı yoktur pusulaya kıblemin!
Anladım ki pusula rızasındadır annemin
Onunla başladık aramaya elest bezmi denen emaneti
Yoksa serer miydi Hak Teâlâ ayaklarının altına cenneti..
Dedim ya; hep aklımda annesizliği ademin
Secdegahımı getirin sinesinden annemin.