Gidiyorum dedin ya hani…
Sandım ki ben öldüm…
İçim cayır cayır ateş…
Ortalık duman altı olmuş gözümde…
Ne koymuşsan yerine bende…
Yerinde karanlık artık…
Gidiyorum dedin ya hani…
Dilim varmadı güle güle demeye…
En son ellerini bırakırken demiştim
Şimdi neyin tereddüdü ki bendeki…
Hangi boşluğun korkusu
Ya da hangi yalnızlığın küflü kokusu…
Gitmenin verdiği tutukluluk..
Gidiyorum dedin ya hani…
Zincirlerim çözülmüş gibiydi…
Özgürlüğümse kursağımda kalmış sanki…
Hızlıca yürümek istedim
Ardıma, sana bakmadan…
Olmadı işte…
Yine bir sahil kenarında aylak yürüyüşler benimki…
Gidiyorum dedin ya hani…
Üşüdüm sanki…
Rüzgar sıyırıp geçmeye devam ettikçe tenimi…
Ellerinin yokluğu daha bir koydu gibi…
Söğuktanmıdır nedir…
Bir titreme aldı beni…
Aklımda bitmeyen sorular…
Ve Üşümüş ellerim cebimde…
Koca şehir bana,
Bedenimse ruhuma dar…
Kaç kere ıslandım bilmiyorum ama…
Çok su almaktan çekmiş gibi tenim…
Gidiyorum dedin ya hani…
Sonra hiç arkana bakmadın gittin…
Arkandan baka kaldı gözlerim…
Sormaya çekindim kendime…
Gidişler böyle mi olurdu hep…
Yoksa sana mı aitti bu vefasızlık…
Bu kez bana biçilmiş belli, yalnızlığın kefeni
Başım yerde, gidişinle karanlık çökmüş günüme
Sokaklarda taşlar örmüş yeri… Hepsi bir hizada
Hepsi yan yana…
Sonra biri bozmuş düzeni…
Bırakmış en yakınındakine yerini…
Peki, Sen kime, nereye bıraktın seni?
Ya da nerde unuttun en yakının sandığın beni…
(alıntı)