Neden konuşmuyorsun? ”
Kız adamın yüzüne baktı. Cevap vermedi soruya, onun yerine çantasından
mavi sigara paketini çıkardı ve beyaz çakmağını. Sinirli bir tavırla
bir sigara yaktı, bir nefes aldı.
Neden konuşmuyorsun? ”
Hızla bir nefes daha aldı sigaradan, pastanenin beyaz plastik küllüğüne
koydu sonra sigarayı. Direk bakmadı suratına adamın bu kez, kah
uzaklara kah masanın üstüne, ellerine bakarak ve gözlerini kesinlikle
ondan kaçırarak konuşmaya başladı:
Ne konuşmamı bekliyorsun ki? ” Sesi gergindi, gözlerinde her an düşmeye hazır gözyaşları... “ Her şey ortada. Ben...” Yine durakladı. Derin bir nefes aldı. “ Ben
birini seviyorum, olan bu. Sen de gördün onu, sevilmeyecek biri mi? Yo,
hayır. Sevilmeyecek biri olduğunu söyleyemezsin. O çok hoş, çok
neşeli... Hem sen neden böyle yapıyorsun, anlamıyorum. Kaç yıl oldu biz
tanışalı? Üç? Beş? Neden bu tavır? Hem neden buradayız biz? “
Yeniden sustu. Bu arada gözlerini adama dikmişti. Hüzünlü bakışları
vardı adamın. “ Tuhaf, ” dedi kendi kendine “ Hiç böyle görmemiştim
onu. ” Sesi her zamanki gibi etkileyiciydi adamın. Tane tane, tok
sesiyle konuşmaya başladı:
“
Senin için bir önemi yok muydu? Konuştuk, dertleştik... Hem ben senin
beni sevdiğini sanıyordum. Sense koluna bir adamı takmış,,,” Sinirlenmiş, bağıra bağıra konuşmaya başlamıştı. Kızdan tepki gelmeyince biraz sustu, sonra sakin bir sesle devam etti: “ Konuşulduk
bir şey yok, evet. Ama öyle sanıyordum. Hayır, sanmıyordum. Emindim
bunun böyle olduğuna. Bakamıyorsun bile suratıma. Utanmak değil de ne
bu? İhanetin getirdiği mahcupluk... Sen de farkındasın bunun. O gün de
gözümün içine baktın bir şey yapmamam için. Şimdi bana her şeyi yeni
duyuyormuş, yeni anlıyormuş gibi davranma.”
Konuşurken yine bağırmaya başladığından boğazı kurumuştu. Cam sürahiden
musluk suyu olduğunu bildiği halde bir bardağa su boşalttı. İki yudum
aldı. Kız hala sessiz. O günü düşünüyor, belli. O gün bir arabadan
inmişti kız, kırmızı bir araba yeni alınmış belli. Hoş görünüyordu her
zamanki gibi. O da ne? Bir de adam inmişti arabadan, arkadaş, akraba?
Adam elini tutmuştu kızın, el ele, gülüşerek gelmişlerdi masaya. Adam
uzun boylu, iri yarı,,, Kız küçük, küçücük onun yanında, çocuk.
Şakağında aklar var adamın, gözleri çapkın mavi. Nefret etti ondan
önce, kızı kandırdığını düşündü, elini tutmasından, konuşmasından, pek
beyaz dişlerini göstere göstere gülümsemesinden... Kız da bi hoş
bakınca adamdan ona yöneldi nefreti. Beyaz büyük bir zarfta pek süslü
olduğunu tahmin ettiği davetiyeleri dağıtmaya başlayınca şaşkınlaştı.
Yavaşça masadakilere zarfları dağıtışını izledi kızın, küçük beyaz
elleriyle bir zarfı da ona uzattığını gördü. Elini uzatmadı, kız
gözlerinin içine baktı bir müddet, masaya koydu zarfı yavaşça. Sonra
kız ağlamaya başladı, yavaşça, biraz gözyaşı döktü, kara gözleri
kocaman oldu. Herkes “ mutluluktan ” dedi. Adam gülümsedi, adam herkese
yemek ısmarladı, adam kızın elini sıkı sıkı tuttu, adam kızı alıp
kırmızı arabayla gitti...
Kız bir sigara daha yaktı, iki nefes aldı bu sefer. Yeniden beyaz
küllüğe koydu sigarayı, diğeri kül olmuştu çoktan. Sol eliyle adamın
sağ elini kavradı, adamın hüzünlü gözleri parladı o vakit ama kız çekti
elini. Sigaradan bir nefes daha çekti.
“
Bir işaretin için ne kadar bekledim, biliyor musun? Hep konuşmalarında,
bakışlarında bir şey aradım. Beni sevdiğine dair küçük bir işaret, beni
istediğine dair... Telefonun başında durup beni aramanı bekledim, şimdi
arayacak beni sevdiğini söyleyecek, diyordum kendi kendime... Umutsuz
bir durum, değil mi? Sen hep imalı şeyler söyledin, bazen... Bazen öyle
şeyler söyledin ki sanki beni kırdığının farkında değildin. O kadar
umursamaz duruyordun ki...Kız arkadaşlarını anlattın bana, iyi olduğum
zamanlar kıskandırmak için yaptığını düşündüm. Öyle ya beni seviyorsun
ya... ”
Sesi titriyordu, boğazına bir şeyler düğümlenmiş, ha ağladı ha ağlayacak... Bir nefes daha aldı sigaradan, adama döndü.
Sen ne yaptın peki? Hiçbir şey... Hiçbir şey belli etmedin. Arkadaş
toplantılarında soğuk davrandın, sanki benimle hiç konuşmuyormuşsun
gibi hatta beni ilk kez orada görüyormuşsun gibi... Şimdi kalkmış “
seni seviyorum “ diyorsun. Yanımda bir adam gördün, davetiyeler...
aklın başına şimdi mi geldi? ” İyice sinirlenmiş, bağırarak konuşmaya
başlamıştı: “ Konuşulduk bir şey yok , diyorsun. Hayır,konuşulduk çok
şey var. Bir sürü söz, bir sürü anı... Benim garanti olduğumu sandın,
olay bu. Hep öyle duracağımı, bir köşede seni bekleyeceğimi, her
aradığında hoş sohbetler edeceğimi, hep sana güler yüz göstereceğimi...
Hem sana mahcup falan değilim ben. Utanmıyorum da. O gün konuşsaydın
belki değişirdi bir şeyler... Sen yine susmayı tercih ettin, benim
anlamamı... Neden herkesin ortasında “ Seni seviyorum” demedin. Yine
bir köşeye çektin beni, hep olduğu gibi. Yine saklanıyorsun, yine her
şeyin gizli. Ne bekliyorsun, anlamıyorum. Ne yapayım? Onu bırakıp sana
mı koşayım, yıllar sonra iki laf ettin diye... Sen yine imalı laflar
et, ben bekleyeyim; öyle mi? Ya da keyfince yaz, gez, konuş... O beni
sevdiğini söylüyor herkese, beni koruyor, beni kırmıyor. “
Sustu kız, gözyaşlarıyla ıslanmıştı yüzü, kızarmış. Adam kafasını önüne
eğmişti, hiçbir şey söylemedi. Kız çantasını aldı eline, ayağa kalktı.
Sakin bir sesle “ Düğüne gel, olur mu? “ dedi ve arkasına bakmadan onlara şaşkın şaşkın bakan kırmızı ceketli garsonun yanından geçerek merdivenlerden indi...
ALINTI