Mustafa’nın kız kardeşi Makbule rahatsızlandığı için
çiftlikte kalmıştı. Bugün Mustafa tek başına bakla tarlasında bekçilik
yapacaktı. Şu karga kovalama işinin pek bir zorluğu kalmamıştı. Bakla
tarlasına gelmeye başladığı ilk günlerde kargalar Mustafa’nın ne derece
zorlu bir rakip olduğunu anlamışlar ve onun uyguladığı yöntemi müthiş
bir mücadele örneği göstermelerine karşın boşa çıkaramamışlar, çekilip
gitmişlerdi. Mustafa sabah erkenden bakla tarlasına gelince tarlanın
tam ortasında bulunan kulübenin önüne bir sandalye çıkarıp oturdu.
Aradan yarım saat geçmeden canı sıkılmaya başladı. Böyle boş oturmak
O’na göre değildi. O, bir şeylerle meşgul olsun, bir işe yarasın,
faydalı olsun isterdi. Dayısının bakla tarlasında bekçilik yapmakla bir
işe yarıyordu, faydalı oluyordu, fakat bunlar yeterli miydi? Hayır,
yeterli değildi. Ne yapabilirdi? Kulübede birkaç tane ders kitabı
vardı. Kitap en iyi arkadaştı. Okurdun, öğrenirdin, fikirlerin
gelişirdi. Mustafa bir kitap alıp okumaya başladı. Böylesi çok daha
iyiydi, hem artık canı da sıkılmıyordu.
Aradan iki saat geçmişti. Mustafa ilerdeki tarlaların arasındaki patika
yoldan yaşlı bir adamın geldiğini gördü. Yaşlı adamın yanında bir kuzu
vardı. Onun gelip tarlanın kenarındaki bir ağacın altına oturmasını
fırsat bilen Mustafa yerinden kalktı, kitabı kulübeye bıraktı ve yaşlı
adamın yanına gitti. Mustafa söze şöyle bir giriş yaptı: “ Merhaba
dede, nereye böyle? “
Yaşlı adam:
“ Yolcuyum ben evlat, kasabaya oğlumun yanına gidiyorum. Bu kuzuyu
toruna hediye olarak götürüyorum. Geçen ay köye gelmişlerdi, bir hafta
kaldılar. Torun kuzu diye tutturmuştu. Ben de, şimdi çok küçükler,
biraz büyüsünler bir tane sana getiririm dediydim. Alsın kuzuyu
besleyip büyütsün. Dünyada en önemli şey sevgidir. Sevgisiz kalmış bir
insan kuru bir ağaca benzer. Zamanında onun kalbine sevgi tohumu
ekilmemiştir, sevmek öğretilmemiştir. Bir bilinmezlik içinde bocalar
durur. Yüzyıllardır süregelen anlamsız kargaşayı sevgi yoksunu insanlar
çıkardılar. Toplumları birbirine düşman ettiler. Sonuçta bunun acısını
insanlık çekti. İnsanlara sevgiyle yaklaşmalı, onların kalplerine sevgi
tohumu ekmeliyiz. Sevmek çok güzel bir duygudur ve insanı hayata
bağlar. Sevelim, sevilelim, hayatın tadına varalım. “
Yaşlı adam konuşurken Mustafa oturmuş ve anlattıklarını ilgiyle dinlemişti. Şimdi söz hakkı Mustafa’nındı:
“ Dede, bazı insanlar nedense vatanlarını sevmiyorlar. Ben vatanımı çok
seviyorum ve bu vatanın evladı olduğum için gurur duyuyorum. Şimdi
vatanlarını sevmeyenler vatanını sevmeyi nasıl öğrenecek ve ben vatan
sevgimi nasıl geliştirebilirim. Tavsiyelerin neler olacak? “
Mustafa’ nın coşku dolu konuşması yaşlı adamı şaşırtmıştı. On
yaşlarındaki bir çocuğun bu derece bilgili ve kültürlü olması,
düşüncesini korkusuzca söyleyebilmesi, öğrendiklerini yeterli
bulmaması, yeni bir şeyler daha öğrenmek için soru sorması akıl alır
gibi değildi. Hani bu yaşlardaki kaç çocuğun aklına gelirdi vatan
sevgisi?
Yaşlı adam düşüncelerinden sıyrılınca, gülümseyerek: “ Evlat, adını
demedin bana, neydi adın? “ deyince Mustafa: “ Dede, benim adım Mustafa
“ dedi. Bunun üzerine yaşlı adam: “ Sana tavsiyem Büyük Vatan Şairi
Namık Kemal olacak. Namık Kemal, türlü engellemelere karşın vatanını
çok sevdiğini haykırmaktan çekinmedi. Bu uğurda çok acı çekti, fakat
hiçbir acı O’nu vatanına hizmetten alıkoyamadı. “
Mustafa:
“ Bundan sonra Namık Kemal’in şiirlerini daha bir önem vererek
okuyacağıma söz veriyorum. Dede, mutluluk nedir sence? Ben mutlu olmak
insandan insana değişebilir diyorum “ dedi. Yaşlı adamın mutluluk
hakkında söyledikleri şunlar oldu:
“ Mutluluk yaşamsal bir gerçektir yani yaşamda mutluluk vardır ve her
insanın mutluluğu ayrıdır. Hakkın olan mutluluğu başkalarının
mutluluğuna gölge düşürmeden istemek sana kalmıştır. Mutlu olmak için
büyük şeyler istemek gerekmez. İnsan isterse bir kelebeğin uçuşunu
görüp mutlu olabilir. Herneyse Mustafa yavaş yavaş kalkayım. Hava
kararmadan kasabaya varmalıyım. Anlattıklarımın sana bir parça faydası
olduysa ne mutlu bana. İyi günler dilerim. “
Mustafa:
“ Ne demek dede, hem de çok faydası oldu. Ben de sana iyi günler
dilerim. Yolun açık olsun “ dedi. Mustafa yaşlı adam gittikten sonra
kulübeye döndü ve sandalyesine oturarak konuşulanları düşünmeye
başladı.
Yazan: Serdar Yıldırım
52114 kez okundu