MAVİ AY
(Hikaye)
Gece
birden uyanmıştı. Yatağın sıcaklığını hissedebiliyor ve ondan
ayrılmanın gerekliliğini biliyordu. Sağ ayağını yattığı divandan aşağı
indirdi. Sonra diğerini. Şimdi üzerindeki ısı düşmüş, zihni uykunun
sıcaklığından ayrılmıştı. Biraz daha ayılmak için pencereye yöneldi.
Gök yüzündeki ayın parlaklığına dikkat kesildi. Bundan müthiş bir zevk
duymaya başladı.
Beyni adeta yenilenmiş, salt gerçeğe daha da yaklaşmıştı. Birden
tüyleri diken diken oldu. Az önce rüyasında bir mavi ışık huzmesinden
geçmiş ve cenneti yaşamak olan meskalini tatmıştı. O ruh halini hala
üzerinde taşıyordu. Gözlerini parlak aya daha dikkatlice dikti. Yeniden
ürpermeye başladı. Bu seferki daha şiddetliydi. Ay o an maviye çalan
bir renk aldı. Mahmut kıpırdamadan durduğu halde açık pencereden
süzülerek yukarı aya doğru hareket etti. Bağırmak istedi. Ama bir
şeyler onu susturmuş engel oluyordu.
Yükseklere çıkıyordu. Sanki bilinmez bir esrara doğru uçuyordu. Hareket edemiyordu. Sadece görebiliyordu. Uçtu.Uçtu.
Mahmut atmosfere yaklaştığını anladı. Birden şeffaf bir şey bütün
vücudunu sardı. Hızı o an daha da arttı. Atmosferi çıkmıştı. Her
tarafını saran o şeffaf şey ona oksijen de sağlıyordu. Geriye dönüp
bakamamak ona heyecan vermeye başladı. Gidiyordu. Bilmediği ve maviliği
daha da artan ışık huzmesine doğru. Nihayet kendini çeken o esrarlı
maviliğe girdi.
Vücudunda tatlı bir sıcaklık meydana geldi. Bir süre öylece hareketsiz
durdu. Sonra ellerini ve kollarını hareket ettirebildiğini gördü.
Üzerindeki şeffaflık kayboluverdi. Bir çift iri gözün kendine baktığını
gördü. Ardından vücudu belirdi. Bu Mahmut’un hep duyduğu ve gördüğü
uzaylılardandı. O şu an karşısında kendine doğru yaklaşıyordu. Gelince
Mahmut’a elini uzattı. Bir karıncalanma oldu. Bu sefer her taraf daha
da aydınlandı. Mahmut vücuduna işleyen sıcaklıktan terlemeye başladı.
İçinde bulunduğu ışık huzmesi sanki atmosfere girmişte hızdan dolayı
ışınmış gibiydi. Küre bir an durdu. Ardından kayboldu.
Mahmut etrafına bakındı. Karanlıktan bir şey görünmüyordu. Yürüyerek
ilerledi. Ayakları ile sert ve çıkıntılı bir yerde olduğunu fark etti.
Az ilerideki aydınlığı görünce mağarada olduğunu anladı. Çıkışa
yaklaştığında kuvvetli bir böğürme duydu. Sanki mağaranın dışında
dinazorlar vardı. Sezgilerinde yanılmadığını gördü. Dışarıda onlarca
tirex vardı. Bu bildiği kadarı ile dinazor türlerinin en vahşi
olanlarıydı. Ve şu an biri kendine doğru geliyordu.
Mahmut büyük bir korkuya kapıldı. Buraya niye gelmişti. Bütün bunların
anlamı neydi. Kendine sorduğu sorulara çok çabuk cevap verdi. Çükü
kendine yaklaşan tirex onu görmüş ve hızını arttırmıştı. Mahmut süratli
bir şekilde mağaranın içine doğru koşmaya başladı. Bir oyuk buldu.
Oraya giriverdi. Mağara tirexin girmesine müsait şekilde genişti.
Dinazor sağı solu koklayarak ilerledi. Mahmut’un girdiği oyuğun önünde
durdu.
Dinazor avını bulmuştu. Ama o koca kafası Mahmut’un girdiği o yere
sığmıyordu.Dinazor bir süre bekledi. Sonra geldiği yere doğru çekip
gitti. Mahmut tehlikenin geçtiğini anlayınca mağaranın ağzına geldi.
Rüyada olmadığını biliyordu. Her şeyi ap açık seçik, kanlı canlı
yaşıyordu. Yürüdü. Mağarayı terk etti. Hiç görmediği bitkiler ile
karşılaştı. Bazılarını tanıyordu. Ama gördüğü bir domates ev kadar
büyüktü. Sonrasında karşılaştığı yeşil bir fasulye kavak kadar büyüktü.
Ardından devasa büyüklükte bir elma ağacı ile karşılaştı. Elmalara
baktı. İnanamadı. Her biri iki katlı ev büyüklüğündeydi.
Neden sonra aklına geldi.Dünyanın dinazorlar tarihindeydi. Ve bu
zamanda her bitki ve her canlı kocaman, devasaydılar. Mahmut evine
dönebilmek için ümitsizce çırpındı. Ama geldiği yer çıkışı olmayan bir
zamandı. Ancak inandığı yaratıcıya sığınabildi. Aylar ve yıllar
birbirini kovalarken Mahmut yeni hayatına çabuk alıştı. Karnı
acıktığında ilk dinazorunu ağaç dalından yaptığı bir mızrak ile avladı.
O an Mahmut’a üzeri hayvan derisi ile örtülmüş dört insanda yardım etti.
Telif Sahibi: Tuna Mustafa YAŞAR