"Sevgili oğlum Temel... Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için mektubu yavaş yavaş yazıyorum...
Artık senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz.
Baban bir gazetede, "İnsanların başına genellikle evlerinin iki
kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini" okumuş; o yüzden
taşındık...
Sana yeni adresi veremiyorum, çünkü yeni evimizde bizden önce oturan
hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını
söküp götürmüşler...
Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine dört gömlek
koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha
gömlekleri göremedim.
Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı. İlki üç gün, ikincisi ise dört gün sürdü...
Benden istediğin yeleği postaya verdim. Ancak, halan 'o koca düğmelerle
paket çok ağır olur' deyince düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk.
Orada bulabilirsin...
Not: Sana biraz da para gönderecektim, ama zarfı bir kere yapıştırmış bulundum... Sevgiler... Annen"